Haber
2020-01-04 09:25:08
ÖNLEYİCİ AİLE EĞİTİMİ 3.HAFTA OTURUMLARI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

1.Oturum: "Televizyonun Zararlı Etkilerini Nasıl Önleyebiliriz?"  Volkan tekdemir

Önleyici Aile Eğitimi'nin 3. haftası 1.Oturumunda "Televizyonun Zararlı Etkilerini Nasıl Önleyebiliriz?" konusunda sunum yapan Volkan Tekdemir konuya ilişkin önemli noktalara değindi.

Sunumun özeti şu şekildedir

I) Televizyon Niçin Bir Tehdittir

II) Televizyonun Ana Yapısında Dikkat Çeken Unsurlar

III) Televizyonun Araçsal Zararları: a) Tembelleştirme, b) Dikkati Pasifleştirme, c) Tek Yönlü İletişim, d) İnsan İnsana İletişimi Azaltması, e) Düşünmeyi Engellemesi,

IV) Televizyon İçeriksel Zararları; a) Diziler, b) Çocuk Kanalları, c) Yarışma Programları, d) Talk Show Programları, e) Müzik Kanalları, f) Reklamlar, g) Haber Programları, h) Sabah Kuşağı Programları

V) Televizyon Tehdidini Önlemenin Yolları;

a) Televizyon Alışkanlığı Oluşturmamak

Gelişim uzmanlarına göre, cenin anne karnında 6 aylıkken dışarıdan gelen sesleri algılayabilmektedir. Dış dünyadan gelen sesler, ceninde bir alışkanlık oluşturmaktadır. Anne karnında dinlenilen müziklere, bebeklerin doğduktan sonra daha farklı tepki verdikleri gözlemlenmiştir. Annelerin hamileyken televizyon izlemek yerine kitap okuması, televizyon sesinin cenin tarafından daha az duyulmasına yol açacaktır.

0-2 yaş arası çocuklara hiç televizyon izletmemek önerilmektedir. Tek çocuklarda ideal olan çocuk üç yaşını doldurana kadar televizyonu evden kaldırmak ya da çocuğun uyanık olduğu saatlerde hiç açmamaktır.

Televizyonla ilk tanışmanın mümkünse evin dışında herhangi bir ortamda olması idealdir. Bu uzak tutma döneminde gidilen akraba evleri ya da büyükanne ve büyükbabaların evleri düzenlenmeye çalışılmamalıdır.  Asıl olan kendi evimiz, kendi kurallarımızdır.

3 yaş sonrasında sınırlı süreli bir izlemeye izin verilmelidir. Burada az hareketli çizgi filmler ve kültüre uygunluk tercih kriteri olmalıdır. Belirlenen süreler aşılmak istendiğinde anlaşma hatırlatılıp sürenin aşılmasına izin verilmemelidir.

b) Televizyonun Görünürlüğünü Azaltmak

Evdeki televizyon sayısı çoksa azaltın Evdeki televizyonunuzun teknolojik özelliklerini mümkün olduğu kadar azaltın. Çift Çanak kullanımı, kablolu ya da dijital platform kullanımıyla kanal sayısını arttırmayın. Mümkün olduğunca kanal sayısını düşük tutun. Mümkün olduğunca televizyonunuzun ekran büyüklüğünü azaltın.

c) Televizyonu Değil Programları İzlemek

Televizyon alışkanlığını bir bağımlılığa dönüştüren en önemli faktörlerden biri yayın akışı mantığıdır. Kanal zenginliği ile yayın akışı mantığı birleştiğinde başından kalkılamaz bir hale gelir. Televizyon değil, içindekiler izlenmelidir. İzlenilen ürün her ne ise izlenildikten sonra televizyonun kapatılması gerekir.

Reklam aralarında yeni televizyon ürünlerinin etkisi altında kalmamak için reklamlarda televizyonun kapatılması önemlidir. Reklemlar yetişkinler için zapping arası okul öncesi çocukları için ise önemli bir eğlence aracıdır. Reklamların bu konseptinin aile içi iletişimi arttırmak için değiştirilmesi gereklidir. Reklam izlemek yerine 4-5 dakika televizyonu kapatıp sohbet edin. Böylece hem reklam merkezli tüketim kültüründen korunur hem de izlenilen programla ilgili eleştirel bir bakış açısı geliştirebilmek için zaman kazanırsınız.

d) Televizyonsuz Günler ve Saatler Oluşturmak

Çocuğun en önemli rol-modeli ailesidir. Çocuk ailesinin bağımlılıklarından kurtulabildiğini gördükçe televizyonla bağını azaltacaktır. Bunun için ailenin evde televizyon izlemediği günler oluşturması gerekir.

Aile içi iletişimin ve diyalogların artması çocukları ruhsal bir çok sıkıntıdan kurtarırken, çocuğun dünyasını daha yakından tanımamızı, ileride karşılaşacağımız tehlike sinyallerini alabilmemizi sağlar

Televizyonun en çok izlendiği saatler (prime time) ailelerin bir arada olduğu saatlerdir. Aile bireyleri birbirlerini görüp konuşabilecekleri saatleri televizyonla geçirmektedir. Televizyonun prime time?ına karşı ailenin prime time?ını korumak gerekir. Akşam yemekleri esnasında ne olursa olsun televizyonun kapatılması önemlidir.

e) Aile İçi Muhabbeti ve Sohbeti Arttırmak

Televizyon alışkanlığını önlemenin en etkili yollarından birisi aile içi muhabbet ve sohbetin etkin olmasıdır. Televizyonun evde etkinliği aile içi sohbeti zayıflatır, aile içi sohbetin etkinliği televizyon etkisini zayıflatır. Televizyon izlerken sohbete başladıysanız ya da bunun ihtimali ortaya çıktıysa derhal televizyonu kapatın.

f) Kötü İçeriğe Karşı Bilinçlendirmek

İlk yaşlarda ailenin belirlediği seçenekler içinden tercih yapılırken, ilerleyen yaşlarda üzerinde anlaşılmış ortak kriterlere uygunluk gözetilmelidir. Çocukla bu kriterlere uygun televizyonda izlenecek şeylerin listesi yapılmalı. Yani televizyon değil televizyondaki ürün izlenmelidir.

Program birlikte izlenebilmiş ise, programın içeriğine eleştirel bakış yapmak için sorular sorulmalıdır. Özellikle izleme kriterlerimize uymayan noktalar mutlaka eleştiriye tabi tutulmalıdır.

Çocuğun odasındaki televizyonun kaldırılması da kötü içerikten korunmak noktasında önemli bir yeri vardır. Kötü içeriğin aile tarafından onay görmemesi çok önemlidir.

g) Soru Sormak ve Eleştirel Bakış Açısı Geliştirmek

Televizyonun en ciddi zararlarından birisi soru sorabilen, eleştirebilen zihni köreltmesidir. Bu etkinin kırılabilmesi için çocukla izlediği programlar, reklamlar, dinlediği haberler hakkında konuşulmalıdır. Zihinsel, ahlaki, sosyal tutarsızlıklar eleştirel bir gözle okunmalıdır.

Eleştirel bakış açısını kazandırabilmek için aile bu konuda rol-model olmalıdır.

2. Oturum: Çocuklarımızı Şans Oyunlarından ve Kumardan Nasıl Koruyabiliriz? (Elif Ağaoğlu)

Önleyici Aile Eğitimi'nin 3. haftası 2.Oturumunda "Çocuklarımızı Şans Oyunlarından ve Kumardan Nasıl Koruyabiliriz?" konusunda sunum yapan Elif Ağaoğlu özetle şunları ele aldı.

Şans Oyunları ve Kumarın çok eski dönemlerden beri görüldüğünü söyleyen Elif Ağaoğlu, zaman içerisinde kumarın çok çeşitli hale geldiğini söyledi. Özellikle 1990'lı yıllardan beri maddi sıkıntı çeken hükümetler tarafından yasal hale getirilmesiyle daha da yaygınlaştığını ifade etti.

Bir oyunun kumar olması için gerekli olan kriterler olarak, tarafların ortaya para veya değerli bir şey koyması, iki tarafında kazanma ve kaybetme ihtimali bulunması ve şansa dayalı olmasına vurgu yapan Ağaoğlu, şans oyunlarının da bu kriterleri karşıladığını söyledi. Şans oyunlarının kumarın devletler tarafından yasallaştırılmış hali olduğunu ifade etti.

Günümüzde kumarın bir eğlence ve dinlenme aracı olduğunu ve bunun da medya, reklam, sponsorluklar ve ünlülerin örnekliği aracılığıyla gerçekleştiğini,   Eğlence/ Oyun/ Spor/ Beceri/ Şans/ Kumar" kavramlarının yan yana ve hatta iç içe kullanılmasının bu normalleştirmeyi hızlandırdığını ifade etti.

Çocuklar ve oyunla ilgili ise şunları söyledi: "Her oynanan oyunun kumar olamayacağı gibi, bazı oyunlar da kumara giden yolda bir kolaylaştırıcı olabilmektedir. Özellikle günümüzde piyasaya sürülen birçok internet oyunu kumar ve oyun arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmaktadır. Bu da evimizde oynayacağımız oyunları seçerken nelere dikkat edeceğimiz sorusunu gündeme getirmektedir. Bu soruya kendi geleneğimiz ve İslam kültüründen yararlanarak cevap verebilir ve dikkat edilecek noktaları şöyle sıralayabiliriz:

Amaç değil araç olmalı, Vakit israfına yol açmamalı, İnsani ve dini değerleri zaafa uğratmamalı, Maddi manevi ve psikolojik zarar vermemeli, Kavram ve kültür bakımından yozlaştırmamalı, Zeka ve becerinin şans faktöründen fazla olmalıdır.

Ağaoğlu, son olarak ailelerin bu konuda ne tür önlemler alabileceğinden bahsetti. Kumar bağımlılığında, ailelerin bağımlılığı önleme ve bağımlılık gelişmesi durumunda ise çevresel destek sağlamak olarak iki alanda rol üstlenebileceklerini vurguladı. Bağımlılığı önleme konusunda ise şunları söyledi:

Öncelikle çocuklarımızı, onların ilgi alanlarını, eğilimlerini, olumlu-olumsuz yönlerini ve yatkınlıklarını iyi tanımalıyız.

Evlerimizi tüm aile için çekici mekanlar haline getirmeliyiz. Evde disiplin, kurallar, sevgi ve saygı ile çerçevelenen bir huzur ortamı oluşturmalıyız.

Ahlaki ve akademik eğitimi birlikte yürütmeliyiz. Özellikle eğitim sisteminin vurguladığı bireysellik, rekabet, önde olma gibi değerleri sosyal ve duygusal değerlerle yumuşatıp dengelemeliyiz.

Yaptığımız her şeyde değerlendirme kriterlerimiz olmalı. Bunlar ahirette karşılığı var mı sorusunu yaşamımıza yerleştirmeliyiz.

Çevremize dair her zaman ve her konuda kullanabileceğimiz bir dünya ve değerler süzgecimiz olmalı.

Çocuklarımıza zevklerini ve acılarını kısaca duygularını yönetme becerisi kazandırmalıyız.

Hayatımızda amaç ve araç dengesini iyi kurmalıyız. Sosyal, akademik, ahlaki ve manevi alanlarda hedefler belirlemelerinde çocuklarımıza yardımcı olmalıyız.

Bir alışkanlık olarak zamanı iyi kullanmayı öğretmeliyiz.

Onlara gerçekçi bir dünya anlayışı sunmalıyız. Sadece iyilikler ve iyi insanlardan bahsetmek yerine dünyadaki kötüler ve kötülüklerden haberdar ederek bunlara karşı çocuklarımızı aşılamalıyız. Ayrıca onları sosyal, politik ve çevresel konulardan uzak tutmamalıyız.

Elif Ağaoğlu sunumunu şu alıntıyla tamamladı:

Çocuklarımızın huzurlu ve mutlu olmasını istiyorsak onlarla göz, kalp ve ruh iletişimini koparmamalıyız. Huzurlu mutlu olamayan insanlar hayatta başarılı olamazlar. Her ne kadar günlük işler bizi yorsa da biz hayatımızın her anında çocuklarımızı düşünmeliyiz. Onlarla bir şeyler paylaşmanın yollarını aramalıyız. Mutluluğu bizimle değil de başkaları ile bulmaya başlarlarsa bizim büyüklüğümüz aktif olarak biter ve kâğıt üzerinde kalır. Daha sonra çok büyük sıkıntılara girebiliriz. Yıllarca emek verdiğimiz, kazandığımız çoğu şeyi çocuklarımızla ilgilenmememiz yüzünden kaybedebiliriz. Hepimizin duyduğu, bildiği kötü işlere karışan yüz kızartıcı işleri yapanlar uzaydan gelmedi, onlar da bizim çocuklarımız. H'olbach?in çok güzel bir sözü var beni çok düşündürdü umarım siz de düşünürsünüz:

"Eğer kötülük mutlu ederse, insan onu sever.?

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen