Başörtüsü İçin Ayaklandılar
Türkiye’nin yetkili sendikası Eğitim-Bir-Sen Bursa Şubesi, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde ‘Kamusal Alanda Başörtüsüne Özgürlük’ için meydanlara indi.
Tüm illerde eş zamanlı olarak gerçekleşen Kamuda Başörtüsüne Özgürlük eylemine, bir çok Eğitim-Bir-Sen üyesinin yanı sıra yüzlerce öğrenci de katıldı.
Meydanlara inen yüzlerce kişi, “Başörtüye Özgürlük Hemen Şimdi”, “Kamusal Alan Koca Bir Yalan”,“Eşitlik, Adalet, Özgürlük”, “Zulüm Varsa Direniş De Var”, “Kamusal Alan Koca Bir Yalan”, sloganları atarak, kamusal alanda başörtüsü serbestliği için tek yürek oldu.
Eğitim-Bir-Sen Bursa Şubesi Başkanı Numan Şeker’in öncülüğünde gerçekleşen eylemde Eğitim-Bir-Sen Bursa Şubesi Kadın Kolları Komisyon Başkanı Özlem Tunç ise eylemin sözcülüğünü yaptı.
Her insanın vazgeçilmez, dokunulmaz ve devredilmez temel hak ve hürriyetlerinden olan çalışma hayatında yer alma hakkının, kadınların başörtüsü nedeniyle işlemez olmasını protesto etmek için toplandıklarını belirten Tunç, “Hiçbir otoritenin toplumsal dokuya müdahale etmemesi, insanları ötekileştirmemesi gerektiğini söyleyerek “Yıllardır ötekileştirilerek çalışma hayatının dışına itilen başörtülü kadınlara artık özgürlük istiyoruz” diye konuştu.
“EŞİTLİK” DİYORUZ
“Biz eşitlikten, insanların kategorize edilmemesini; başarılı olmak için fırsat ve imkânların herkese eşit bir şekilde sunulmasını anlıyoruz. Devletin bütün vatandaşlarının meşru haklarını iade etmesini, özde ve sözde vatandaş ayrımına biran önce son vermesini istiyoruz” diyerek başörtüsü yasağının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu vurgulayan Tunç, “Biz adaletin sadece maddi olgularla sınırlı olmadığını düşünüyor; adaletin de, özgürlük ve tüm insan hakları gibi dağıtılmasının mümkün olduğunu biliyoruz” ifadelerine yer verdi.
“DEVLET, KADINA ŞİDDET UYGULUYOR”
Devlet, şiddet gören kadını koruyor ancak aynı devlet, kadının başını kapatarak TBMM’ye gelmesini, kamu hizmetinde görev almasını yasaklayarak bizzat kendisi ayrımcılık yaparak kadına şiddet uyguluyor diyen Tunç, “Üniversitede rektörlerin dönemsel lütuflarıyla haklarını kullanabilen kızlarımıza başörtüleriyle kamuda görev yapmak yasaktır. Bu uygulama, had bildirmenin başka bir versiyonudur. Küresel aktör iddiasındaki iktidar bunu ne bize ne dünyaya ne de kendilerine izah edemez. Mevcut iktidar bu ayıptan kurtulmalı, toplum mühendisliği olan ‘kadınları inançlarını yaşama konusunda sınırlamaktan’ vazgeçmelidir. Anayasa’da bulunmayan bir yasak, iç tüzük, yönetmelik hatta genelge gibi Anayasa’ya uygun olması gereken düzenlemelerle var ediliyor. Anayasa’da korunan bir hak, yönetmeliklerle yok sayılıyor” şeklinde konuştu.
“Başlarını örten kadınlara yıllardır reva görülen hukuksuz uygulamalar bir ötekileştirmedir. Ötekileştirmeye artık son vermeliyiz. Kadınların imanî, insanî değerleri, evrensel hukuktan kaynaklanan hakları görmezden gelinerek üretilen bu yasak açık bir insanlık ayıbıdır” diyerek başı örtülü kadınların sahip oldukları değer, birikim ve eğitimin görmezden gelindiği ifade eden Tunç, “Yaşama arzumuzu ve enerjimizi yok eden bütün uygulamaların artık son bulmasını istiyoruz. Toplumsal hayatın hiçbir aşamasında sorun olarak görülmeyen başörtüsü, toplum mühendisleri eliyle sorun haline getirilmiştir” dedi.
“ARTIK YETER”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, ‘Hiç kimse, iç düşmanlar ihdas ederek milletin hukukunu çiğneyemez. Bu ülkede artık kimse sırtını devlete dayayıp işkence yapamaz, faili meçhullerin üzerini örtemez’ diyorsunuz peki, biz de şunu soruyoruz: Bizi bu vesayetçi bürokrasinin çıkarttığı yönetmeliklerle yargılamaya, ötekileştirmeye devam edecek misiniz? O yönetmelik gereği olarak başörtülüleri Meclis’ten, kamuda çalışmaktan men eden yasakları korumaya devam edecek misiniz?” sorularını soran Tunç, “Artık Yeter! Devlet, bürokratik oligarşinin mi yoksa milletin devleti mi olduğuna karar vermek zorundadır” dedi.
“BAKANLIK DEFOYU TEZ ELDEN KALDIRMALI”
Milli Eğitim Bakanlığı yeni yayımladığı öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğindeki başörtüsü serbestliğinin yalnızca imam hatiplerle ve Kuran-ı Kerim dersi ile sınırlı kaldığını belirten Tunç, “Biz yasaklar kalksın derken yasağı meşrulaştıran bu yaklaşımı da asla kabul etmiyoruz. Bakanlık bu defoyu tez elden ortadan kaldırmalı, başörtüsüne özgürlük getirmeyen, ders merkezli hak kullanımı ayıbından bir an önce kurtulmalıdır” açıklamasında bulundu.
“Bugüne kadar yaşadıklarımız, kendi toplumundaki hâkim inanç ve değer yargılarına yabancılaşmış sömürgeci aydın ve oligarşik bürokrasinin ortak projesidir” diyerek kadına uygulanan ayrımcılığın artık son bulması gerektiği çağrısını yineleyen Eğitim-Bir-Sen Bursa Şubesi Kadın Kolları Komisyonu Başkanı Özlem Tunç sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz, içinde doğup büyüdüğümüz toplumdan farklı bir hayat yaşamıyoruz, burada kimliğimizi kazandık, bu ülkenin inançlarıyla büyütüldük ve bu ülkenin okullarında okuduk. Ancak bugüne kadar iktidar sahiplerinin başörtülü kadınları kabulleniş biçimi hep özürlü olmuştur. Gerek İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde din ve vicdan özgürlüğü kapsamında başörtüsü serbestisi açıkça ifade edildiği halde, bu pazarlık edilemez temel insan hakkı, bugüne kadar ‘hukuksuzların egemenliği’yle gasp edilmiştir. Buradan sesleniyoruz. İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, kadınıyla, erkeğiyle hep birlikte el ele, omuz omuza bu çağdışı yasağı kaldırmalıyız. Başörtüsü politik hesaplaşmaların, pazarlıkların, suni ideolojik çatışmaların malzemesi değildir. Başörtüsü, inancının gereği olarak kadınların kimliğidir, kişiliğidir. Herkes kadına ait bu kimliğe ve kişiliğe insan olarak saygı duymak zorundadır.