Eğitim-Bir-Sen 54. Başkanlar Kurulu Toplantısı 28-30 Haziran tarihleri arasında Sapanca’da yapıldı. Türkiye gündeminin, ekonomik sorunların kamu görevlileri üzerindeki etkisinin, sendikal çalışmaların, eğitim çalışanlarının sorunlarının ve çözüm önerilerinin görüşüldüğü, istişarelerin yapıldığı toplantıda, mevcut sorunların çözümüne ilişkin somut adımlar atılması çağrısında bulunuldu.
Toplantıda şu kararlar alındı:
→Hayat şartlarını zorlaştıran, yoksunluk duygusunu artıran, alım gücünü düşüren ekonomik sarsıntı, en çok sabit gelirlileri etkilemektedir. Hayat pahalılığı ve enflasyon cenderesinde zorlanan kamu görevlilerinin ücretlerinde reel artış sağlanması için enflasyon üzerinde iyileştirme yapılmalı, eşel mobil sistemi hayata geçirilerek düşen alım güçleri telafi edilmelidir.
→Temel bir insan hakkı olan ifade özgürlüğünün arkasına sığınarak manevi ve kutsal değerlerimize hakaret edilmesi, değerlerimizin aşağılanması ve alay konusu edilmesi asla kabul edilemez. Toplumsal, manevi ve kutsal değerlerimize yönelik saldırılara karşı adli süreçlerin yanı sıra yetki, sorumluluk ve vicdan sahibi herkes üzerine düşeni yapmalı, toplumsal ve ahlaki yaptırım için irade ortaya konulmalıdır. Eğitim müfredatı bu boyutuyla ele alınmalı, değerler eğitimine gereken önem ve ağırlık verilmelidir.
→4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun, kamu görevlilerinin mali, sosyal, özlük haklarının korunma ve geliştirilmesi, çalışma şartlarından kaynaklanan sorunlarının toplu pazarlık masasında çözümü konusunda artık yetersiz kaldığı görülmektedir. Sendikal hak ve özgürlükler ile örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının, ILO ve uluslararası hukuk normları ekseninde, emeğin değeriyle ve akıtılan terle uyumlu hâle getirilmesi amacıyla 4688 sayılı Kanun’da kapsamlı bir değişiklik yapılmalıdır.
→Beklentileri karşılayacak şekilde çıkması için emek harcadığımız Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ilave haklar getirerek çıkarılmış olması önemli bir adım olmakla birlikte, kapsamının dar, mesleğe ilişkin hükümlerin eksik olduğu bir gerçektir. Kanun, öğretmenlik mesleğini geniş bir açıdan değerlendirmeli, günümüzün ihtiyaçlarına da cevap verecek nitelikte bir içeriğe kavuşturulmalıdır.
→Kamu personel sisteminin temel yaklaşımı; insan onurunu öncelemek, insan haklarına saygılı olmak, saygın iş ilkesine dayanan mali, sosyal ve özlük hakları ile çalışma şartları olmalıdır. Bu eksende temel hakların ihlali niteliğinde olan, öğretmenlik mesleğini ve öğretmenin itibarını zedeleyen sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasına derhal son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
→Sözleşme pozisyonlara geçirilen geçici personel başta olmak üzere, farklı statülerde aynı işi yapan kamu görevlileri arasındaki ücret ve özlük hakları farklılıkları giderilmelidir. Ücret ve hizmet süresi tespitinde kamuda geçirilen sürelerin tamamı dikkate alınarak statü farklılıklarından kaynaklı mağduriyetler giderilmelidir.
→Eğitimin niteliğinin artırılması, okullar/bölgeler arasındaki nitelik farkının kapatılması, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. 20 bin öğretmenin atanacak olması, yerinde bir karardır. Ancak, eğitimde fırsat eşitliği vurgusu yapılan bir sistemde, öğretmen açığını kapatmaya yönelik nitelikli politikalar yürürlüğe konulmalı, öğretmen açığı tamamen kapatılmalıdır.
→Ek gösterge artışına ilişkin düzenleme, kamu görevlileri arasında hiyerarşik ve adil düzeni sağlayacak ve memnuniyet üretecek bir sonuç ortaya koymalıdır. Bu minvalde şef, araştırmacı, kütüphaneci, sayman ve tekniker gibi kadroların da ek gösterge rakamları 3600’e çıkarılmalı; ek gösterge rakamı 3600’ün altında olan bütün kamu görevlilerinin tazminat yansıtma oranları artırılmalıdır.
→Öğretmen adaylarının istihdamındaki mülakat uygulaması, adaylar arasında eşit, adil ve hakkaniyete uygun bir sonuç vermemekte, sürekli mağdur üretmektedir. Bu nedenle, öğretmen atamalarıyla ilgili karar verme süreçlerinde mülakat yöntemi kaldırılmalıdır.
→Öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanamaması, mağduriyetlerin yanı sıra çalışma barışının bozulmasına ve motivasyon kaybına neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm sürdüğü yerleşim yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü esas alacak tedbirler alınmalı, sürdürülebilir rasyonel bir atama ve yer değiştirme sistemi kurulmalıdır.
→Eğitim yöneticiliği alanında sürdürülebilir ve kabul edilebilir bir sistem inşa edilmelidir. Eğitim kurumu yöneticiliği, ‘ikincil görev’ ve ‘görevlendirme’ kapsamından çıkarılarak kadro unvanlı bir kariyer mesleği kabul edilmeli ve yöneticilerin mali hakları iyileştirilmelidir.
→Eğitim kurumu yöneticilerinin iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal güvenlik mevzuatı çerçevesinde işveren vekili statüsünde olmasından kaynaklı idari para cezalarının yükümlüsü olmaları hakkaniyete ve adalete aykırıdır. Bu yükümlülük kişisel olmaktan çıkarılmalı, kurumsal hâle getirilmelidir.
→Hizmetli, memur ve şeflerimiz başta olmak üzere, tüm genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfına tabi çalışanların emeğinin karşılığı verilmeli, bu bağlamda mali ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılmalı; görevde yükselme, unvan değişikliği ve yer değişikliği talepleri ivedilikle karşılanmalıdır.
→Kadrosuz usta öğreticilerin kamu görevi ifa ettiği ve kamu görevlisi oldukları gerçeği kabul edilmeli; sendika üyesi olmalarının ve toplu sözleşme hükümlerinden faydalandırılmalarının önüne konulan bürokratik barikatlar kaldırılmalıdır.
→Okul yöneticilerinin, öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının okullarımızı açık tutmak için verdiği çabanın kalıcı sonuçlar vermesi için okullarımızın yardımcı personel ihtiyacı karşılanmalıdır. Okul bazlı ödenek tahsisi bir an önce hayata geçirilmelidir.
→Üniversitelerin özgür düşünceye sahip fertler yetiştiren, bilimsel bilgi üretimi yapan, akademik özgürlüğü, iş ve çalışma güvencesini esas alan kurumlar olma özelliği dikkate alınarak, katılımcı bir yükseköğretim kanunu çıkarılmalıdır.
→Üniversitelerimizde, kişisel bağlılık yerine, üretilen bilgi ve değere odaklanan bir akademik yükselme, iş güvencesi başta olmak üzere, özlük haklarının korunduğu ve geliştirildiği bir akademik personel yönetimi ile akademisyenlerin esas olarak araştırma ve bilgi üretmeye yönelecekleri bir çalışma düzeni kurulmalıdır.
→Üniversite idari personeline de geliştirme ödeneği, yükseköğretim tazminatı, döner sermaye katkı payı verilmesi için çalışma yapılmalı; görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının merkezî bir sistemle periyodik olarak yapılması sağlanmalıdır.
→Toplu sözleşmede karar altına aldığımız üniversite idari personelinin üniversitelerarası yer değişikliği konusunda düzenleme yapılması için YÖK ile ortaklaşa yürüttüğümüz çalışma somutlaştırılmalı; düzenleme bir an önce hayata geçirilmelidir. İdari personelin üniversitelerarası merkezi yer değişikliğini sağlayacak bir sistem kurulmalıdır.
→İstisnai bir atama yöntemi olan 2547 sayılı Kanun’un 50/d maddesine dayalı atamaların asli istihdam yöntemine dönüşmesi hatasına son verilmeli; farklı istihdam modelleri ortadan kaldırılarak kanunun 33/a ve 50/d maddesi kapsamında çalışan araştırma görevlileri iş güvencesine kavuşturulmalıdır.
→20. Millî Eğitim Şûrası’nda, eğitimin kalitesi, eşitlik, hakkaniyet, eğitimin finansmanı, eğitim çalışanlarının özlük haklarının artırılması, okuldaki öğrenme süreçleri ve sürdürülebilir okul yönetimi konularında alınan kararlar hayata geçirilmelidir.
→Eğitim hizmet kolunun genel yetkili sendikası Eğitim-Bir-Sen olarak, hak, emek ve özgürlük mücadelemizi yeni zeminlere taşıyarak; üyelerimizin ve eğitim çalışanlarının haklarının korunup geliştirilmesi, ülkemizde demokratik zeminin güçlendirilmesi ve emeğin saygınlığının artırılması için sendikal yürüyüşümüzü kararlılıkla sürdüreceğiz.